ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

EĞİRDİR

İSPARTA İLİ EĞİRDİR İLÇESİ
EĞİRDİR İLÇE TANITIM
eğirdir
isparta eğirdir
eğirdir isparta
EĞİRDİR İLÇE İSMİ MENŞEİ
Eğirdir ve çevresinin Arzava Krallığı M.Ö. 2000-1200 döneminden beri meskun olduğu buluntulardan ve kayıtlardan anlaşılmaktadır. Eğirdir Gölü güney ucu merkez olmak üzere Burdur Gölüne kadar olan bölgeye İlkçağda Askania adı verildiği sanılmaktadır. Eğirdir Gölünün güney ucu kıyıları kuşkusuz bölgedeki ilk kentçiklerden birinin ya da birkaçının yeriydi.
 Bu yöreye Luwi uygarlığı çağında Askawana yani Ada Ülkesi adı verilmiştir. Yöre, Arzava Krallığından sonra M. Ö. 1200 yıllarında Friglerin egemenliğine girdi. Daha sonra M. Ö. 687-547 yılları arasında Lidyalılar tarafından işgal edildi. Eğirdir kentinin Lidyanın son hükümdarı Kroisos B.Ö.560-547 tarafından kurulduğu ve ilk adının da Krozos olduğu sanılmaktadır. Eğirdir M. Ö. 540 yılında Pers İmparatorluğu tarafından zapt edilmiş yaklaşık 200 sene adı geçen imparatorluğun egemenliğinde kalmış daha sonra Seleukos egemenliği altına girmiştir.
 Yöre Seleukoslar tarafından M.Ö. 188 yılında Apamea (Dinar ) antlaşmasıyla Romalılara bırakılmıştır. Roma döneminde Prostanna adıyla anıldığı görülmektedir. Prostanna bugünkü şehrin güneybatı kısmında Camili Yaylada yer alıyordu. Roma dönemine ait olan ve Eğirdir in Bedre köyü yakınında bulunan bir sınır taşı da Parlais ile Prostanna arasındaki sınırı belirlemektedir. Prostanna ile Limnai
 ( Hoyran ) Hristiyanlığın önemli merkezleriydi. 381 yılından sonra her iki piskoposluk birleştirilmiştir. Eğirdir ve çevresinde 395 te Bizansın egemenliğine girmesinden sonra şehrin orta çağda Akroterion şeklinde isimlendirildiği görülmektedir. Akroterieon, Hellen dilinde herhangi bir nesnenin en uçtaki ya da en üstteki bölümünü anlatır. Kentin böyle adlandırılması arkasındaki Eğirdir Sivrisinin tüm yörede göze çarpan doruğundan kaynaklanıyordu. Bizans egemenliğinin son dönemlerinde şehrin adı Akrotiri olarak geçiyordu. 1097 Dorilaion ( Eskişehir ) Savaşından sonra Türk boyları Haçlı - Bizans baskısı altına Anadolu içlerine çekilmişlerse de kısa bir süre sonra 1176 Myriokafolon zaferiyle yeniden çevreye yerleşmeye başlamışlardı. Anadolu Selçuklu hükümdarı 3. Kılıçarslan 1204 yılanda çevredeki şehirlerle birlikte Eğirdir i de Selçuklu egemenliği altına aldı.
Şelçuklu sultanlarının doğal güzellikleri sebebiyle yaklaşık olarak 75 yıl sayfiye şehri olarak kullandıkları Eğirdir in bu dönemde Cennetabad olarak isimlendirildiği bilinmektedir. Anadolu Selçuklu Devletinin sona ermesinden sonra Teke Türkmenlerinin İğdir boyuna mensup olan Felekeddin Dündar Bey Hamidoğulları Beyliğini kurdu ve önce Uluborluyu daha sonra 1310 yılında Eğirdir i beylik merkezi yaptı. Eğirdir 1324 - 1327 arasındaki 3 yıllık İlhanlı egemenliği dönemi hariç tutulacak olursa 1391 yılına kadar 78 yıl süreyle Hamidoğulları Beyliğinin başkenti olmuştur. Hamidoğulları döneminde Eğirdir e hakim olan ahi kültürü İbni Batuta tarafından şehri çok nüfuslu güzel çarşı ve pazarları olan iyi sulanmış meyve bahçeleriyle çevrili olması buraya gelen yoların kolay savunulabilmesi sayesinde Eğirdir Hamidoğulları gibi küçük bir beyliğin egemenliği döneminde parlak bir hayat sürmüştür.
 Hamidoğulları Beyliğinin sonla ermesi ile Eğirdir beyliğin diğer topraklarıyla birlikte Osmanlı egemenliğine geçti.Osmanlıların ilk egemenlik dönemi çok kısa sürdü. Timur Ankara Savaşından sonra Anadolu yu istilası sırasında Eğirdir e gelerek kendisine boyun eğmeyen şehri ve halkın sığındığı Nis Adasını kuşatarak zaptetti ve bölgeyi 1402 yılında Karamanoğlu ll. Mehmet Bey e verdi. 1415 yılında tekrar Osmanlı egemenliğine giren yöre kısa bir süre sonra yeniden Karamanoğlu egemenliğine geçti. Bir dönemde Karamanoğlu ll. Alaaaddin Ali Bey zamanında şehirde basılan sikkelerde Eğirdir adının kullanılmış olduğu dikkati çekmektedir.
Eğirdir ve çevresinin Arzava Krallığı M.Ö. 2000-1200 döneminden beri meskun olduğu buluntulardan ve kayıtlardan anlaşılmaktadır. Eğirdir Gölü güney ucu merkez olmak üzere Burdur Gölüne kadar olan bölgeye İlkçağda Askania adı verildiği sanılmaktadır. Eğirdir Gölünün güney ucu kıyıları kuşkusuz bölgedeki ilk kentçiklerden birinin ya da birkaçının yeriydi. Bu yöreye Luwi uygarlığı çağında Askawana yani Ada Ülkesi adı verilmiştir. Yöre, Arzava Krallığından sonra M. Ö. 1200 yıllarında Friglerin egemenliğine girdi. Daha sonra M. Ö. 687-547 yılları arasında Lidyalılar tarafından işgal edildi. Eğirdir kentinin Lidyanın son hükümdarı Kroisos B.Ö.560-547 tarafından kurulduğu ve ilk adının da Krozos olduğu sanılmaktadır. Şehrin iç kalesi de Lidyalılar tarafından inşa edilmiştir. Eğirdir M. Ö. 540 yılında Pers İmparatorluğu tarafından zapt edilmiş yaklaşık 200 sene adı geçen imparatorluğun egemenliğinde kalmış daha sonra Seleukos egemenliği altına girmiştir.
Yöre Seleukoslar tarafından M.Ö. 188 yılında Apamea (Dinar ) antlaşmasıyla Romalılara bırakılmıştır. Roma döneminde Prostanna adıyla anıldığı görülmektedir. Prostanna bugünkü şehrin güneybatı kısmında Camili Yaylada yer alıyordu. Kent Ptolemaiosda Orta Pisidiada Hierocleste Timbriada ( Mirahor ) ile Konane (Gönen) arasında gösterilmektedir. Prostannanın M.Ö. 1. yüzyıldan itibaren görülmeye başlayan ve M.S. 214 e kadar basıldığı bilinen sikkelerinde bugün Eğirdir Sivrisi olarak bilinen Viarus dağının kabartması yer alıyordu. Prostanna ile ilgili en eski belge Asia eyaletlerinden bir quaestor propraetor şerefine dikilen ve M.Ö. 113 yılına tarihlenen bir kitabedir. Roma dönemine ait olan ve Eğirdir in Bedre köyü yakınında bulunan bir sınır taşı da Parlais ile Prostanna arasındaki sınırı belirlemektedir. Prostanna ile Limnai ( Hoyran ) Hristiyanlığın önemli merkezleriydi. 381 yılından sonra her iki piskoposluk birleştirilmiştir. Eğirdir ve çevresinde 395 te Bizansın egemenliğine girmesinden sonra şehrin orta çağda Akroterion şeklinde isimlendirildiği görülmektedir.
Akroterieon, Hellen dilinde herhangi bir nesnenin en uçtaki ya da en üstteki bölümünü anlatır. Kentin böyle adlandırılması arkasındaki Eğirdir Sivrisinin tüm yörede göze çarpan doruğundan kaynaklanıyordu. Bizans egemenliğinin son dönemlerinde şehrin adı Akrotiri olarak geçiyordu. Eğirdir Bizansın Anatolikon Theması sınırına dahildi. Yöredeki ilk Türk yerleşiminin 1071 den birkaç yıl sonra gerçekleştiği sanılmaktadır. 1097 Dorilaion ( Eskişehir ) Savaşından sonra Türk boyları Haçlı - Bizans baskısı altına Anadolu içlerine çekilmişlerse de kısa bir süre sonra 1176 Myriokafolon zaferiyle yeniden çevreye yerleşmeye başlamışlardı. Anadolu Selçuklu hükümdarı 3. Kılıçarslan 1204 yılanda çevredeki şehirlerle birlikte Eğirdir i de Selçuklu egemenliği altına aldı. Şelçuklu sultanlarının doğal güzellikleri sebebiyle yaklaşık olarak 75 yıl sayfiye şehri olarak kullandıkları Eğirdir in bu dönemde Cennetabad olarak isimlendirildiği bilinmektedir. Anadolu Selçuklu Devletinin sona ermesinden sonra Teke Türkmenlerinin İğdir boyuna mensup olan
Felekeddin Dündar Bey Hamidoğulları Beyliğini kurdu ve önce Uluborluyu daha sonra 1310 yılında Eğirdir i beylik merkezi yaptı. Eğirdir 1324 - 1327 arasındaki 3 yıllık İlhanlı egemenliği dönemi hariç tutulacak olursa 1391 yılına kadar 78 yıl süreyle Hamidoğulları Beyliğinin başkenti olmuştur. Hamidoğulları döneminde Eğirdir e hakim olan ahi kültürü İbni Batuta tarafından şehri çok nüfuslu güzel çarşı ve pazarları olan iyi sulanmış meyve bahçeleriyle çevrili olması buraya gelen yoların kolay savunulabilmesi sayesinde Eğirdir Hamidoğulları gibi küçük bir beyliğin egemenliği döneminde parlak bir hayat sürmüştür. Hamidoğulları Beyliğinin sonla ermesi ile Eğirdir beyliğin diğer topraklarıyla birlikte Osmanlı egemenliğine geçti.Osmanlıların ilk egemenlik dönemi çok kısa sürdü. Timur Ankara Savaşından sonra Anadolu yu istilası sırasında Eğirdir e gelerek kendisine boyun eğmeyen şehri ve halkın sığındığı Nis Adasını kuşatarak zaptetti ve bölgeyi
1402 yılında Karamanoğlu ll. Mehmet Bey e verdi. 1415 yılında tekrar Osmanlı egemenliğine giren yöre kısa bir süre sonra yeniden Karamanoğlu egemenliğine geçti. Bir dönemde Karamanoğlu ll. Alaaaddin Ali Bey zamanında şehirde basılan sikkelerde Eğirdir adının kullanılmış olduğu dikkati çekmektedir. Osmanlı egemenliği döneminde yörenin devlet sınırlarından uzak kalması savunma ihtiyacının ortadan kaldırmıştır. Bu dönemde şehrin surları onarım görmemiş yıkılmaya yüz tutmuş beylik dönemindeki canlı hayat sönmeye başlamıştır. Osmanlı döneminde 1402 - 1501 1522 ve 1568 yıllarında yapılan tahrirlerin yer aldığı defterlerde ve katip Çelebi nin Cihannüma isimli esirinde Eğirdir Hamid Sancağının kazaları arasında görülmektedir. Bu dönemde Eğirdir Hamit ilinin kalesinde Hisar Erleri bulunan surlarla çevrili tek şehridir. Bu surlar 17.yüzyılda hatta 18.yüzyılın başlarında Fransız seyyah Paul Lucas ın belirttiğine göre hala sağlamdı. Osmanlılar döneminde zaman zaman Hamideli Sancağının merkezi olan Eğirdir Tanzimattan sonra Konya Vilayeti Hamid Sancağına bağlı bir ilçe merkezi oldu. Eğirdir Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra da
 Osmanlı Devleti zamanındaki ilçe statüsünü sürdürmüştür. 1899 ve 1914 yıllarında Isparta yöresinde meydana gelen şiddetli deprem Eğirdir de büyük bir tahribat oluşturmamıştır. Cumhuriyet Döneminde Eğirdir de meydana gelen büyük olaylardan birisi de 4 Mayıs 1959 daki büyük yangındır. Bu yangından sonra Eğirdir yeni baştan imar edildi. Eğirdir ; Isparta iline bağlı, 2000 yılında yapılan nüfus sayımına göre ilçe merkezinde 17.000 nüfusun yaşadığı, Alternatif Turizm Cennetidir. Eğirdir, doğa yürüyüşü, tırmanışlar, kamp faaliyetleri, amatör avcılık, yamaç paraşütçülüğü, mağaracılık gibi dağcılık faaliyetleri ile yaz ve kış sporlarının yapılabileceği tüm imkanlara sahiptir. Ortadoğu nun en büyük Kemik Hastalıkları Hastanesinin 1000 yatakla hizmet vermesi, Dağ Komando Okulunun bulunması sebebiyle ülkemizin çoğunlukla uğrak yeri sayılır.
Ayrıca bunların dışında Eğirdir ülkemizin bir elma deposudur. Bugün ülkemizde iç ve dış pazarda söz sahibidir. Starking ve Golden elmasının tat ve aromasının özel bir yeri vardır. Eğirdir gölünün , su ürünlerinde de ayrı yeri vardır. Bunlar; Tatlı su levreği, sazan ve özellikle de istakozdur. Eğirdir de ; güneş sıcak; rüzgar ferah; göl berrak; mavi ve yeşil en can alıcı şekildedir. Anadolu misafirperverliği en üst düzeydedir. Eğirdir keşfedilmemiş doğal güzellikler sunan çevre ve coğrafya fuarı gibidir. Tüm imkanlarımızı hayallerinizi gerçekleştirmek için kullanımınıza açtık. Botanik parklarını anımsatan eşsiz ormanlarımız, doğal plajlarımız,
 harika kıyı şekillerimiz ve doyumsuz manzaralar içinde evinizin rahatlığını sunan konaklama tesislerimizde güzel bir tatil için sizleri Eğirdir e bekliyoruz. Dağcılık, doğa yürüyüşü, rüzgar sörfü, mağaracılık, yamaç paraşütü, tırmanma, bisiklet turu, kayak Gibi tüm doğa sporlarını yapabileceğiniz bu turizm cenneti sizi ağırlamaktan mutluluk duyacaktır.
 Arazi oldukça dağınık ve engebelidir. Dağlar üzerinde önemli yaylalar yer almaktadır. İlçenin üzerinde bulunduğu plato, bayırları, dağları, dalgalı arazileri, gölleri ve birkaç dar alüviyal düzlüğü ihtiva eden parçalı görünümdedir. Toprakları killi ve kalkerlidir. Meyil yüzde 40 a kadar değişmektedir. Dağların arasında bazı önemli düzlükler yer almaktadır. Bunların en önemlisi Boğazova düzlüğüdür. Dağlar kısmen ormanlıktır. Genel olarak Kızılçam, Karaçam hakim olup; ayrıca meşe, ardıç, sedir, köknar topluluklarına rastlanmaktadır. İlçenin en önemli platosu ise Barla platosudur. En önemli akarsuyu Aksudur. İklimi : Eğirdir ilçesinin deniz seviyesinden ortalama yüksekliği 918 metredir. İlçe, iklim bakımından Akdeniz ve İç Anadolu iklimleri arasında bir geçiş alanında yer almaktadır. Bu iklim tipine bağlı olarak, ilçede ne Akdeniz in yağışlı, ne de İç Anadolu nun kurak iklimi söz konusudur. Yıllık sıcaklık ortalaması 11,9 derece , yıllık yağış ortalaması ise 705 milimetre civarındadır.
 Göller Bölgesinin en büyük doğal zenginliklerinin başında Eğirdir Gölü gelmektedir. Isparta ili sınırları içinde yer alın ve kuzey – güney uzanımlı büyük bir çöküntü alanının kuzey sınırında oluşmuş tektonik bir göl olan eğirdir Gölü, ortalama 475 kilometrekarelik yüzölçümü ile Türkiye nin 4. büyük gölüdür. Hacmi ise 4.000.000.000 metreküp tür. Deniz seviyesinden 918 metre yükseklikte bulunan göl, ortalama 10 metre (Numann – 1958), en derin yerinin de 11-12 metre olduğu söylenmektedir. Eğirdir Gölünün en derin noktası 16,5 metredir. Kuzey – güney uzunluğu 48 km olan gölün, doğu – batı genişliği 2.6 – 16 kilometre arasında değişmektedir. Kuzeyde kalan ve daha küçük bir alanı kaplayan bölümüne Hoyran Gölü, güneyde kalan bölümüne Eğirdir Gölü denir. Her iki bölüm Hoyran Boğazı ile birleşir. Zengin balıkçılık potansiyelinin yanı sıra, sulama ve enerji üretimi bakımından da önem taşımaktadır. Gölden çevredeki tarım alanlarının sulanmasında yaralanıldığı gibi, bir regülatör ve kanalla Kovada l ve ll hidroelektrik santrallerinin su ihtiyacı da karşılanmaktadır.
 1994 yılı sonlarında tamamlanan tesislerle Isparta nın içme suyu ihtiyacının bir bölümü de Eğirdir Gölünden sağlanmaktadır. Gölde, Eğirdir e bir yolla bağlanmış bulunan iki küçük yarım adacık bulunmaktadır. Birincisi Can Ada, ikincisi ise Yeşilada dır. Gölde su ürünlerinden balık ve kerevit bulunmaktadır. Kovada Gölü : Eğirdir İlçesinde bulunan bir başka göl Kovada Gölüdür. Kovada Gölünün çevresi zengin bitki örtüsüne sahiptir ve yüzlerce çeşit hayvan barındırır. Bu özelliklerinden dolayı Milli Park niteliğini almıştır. Eğirdir Gölünde bulunan fazla su bir kanalla Kovada Gölüne akar. Kovada Gölü, karstik çöküntülerden meydana gelmiştir. Kovada Gölünün uzunluğu 9 km, genişliği 2-3 km dir. Yaklaşık 40 kilometrekare yüzölçümü olan bu gölün manzarası çok güzeldir. Gölün rakımı 900 metre, derinliği ise, 6-7 metredir. 
 İlçemizde Toplam tarımsal kültür alanı 21.490 hektar olup, bu alanın 5659 hektarlık alanında sulu tarım, 15.831 hektarında ise kuru tarım uygulanmaktadır. Tarımda önemli bir gelir kaynağı olan elma tat, koku ve aroma yönünden iç ve dış pazarda tutulmaktadır. Bu kadar önemli olan elmanın her sene yeterli ürün vermesini sağlanmaya yönelik çabaların yanı sıra kaliteli ve hastalıktan arı temiz ürün elde etme çalışmaları da titizlikle devam etmektedir. İlçemizdeki tarım alanlarının Dağılımı; Kullanım Şekli Sulu (da) Kuru (da) TOPLAM (da) % Tarla Bitkileri 11.792 39.640 51.432 23,93 Nadas -- 64.172 64.172 29,86 Tarıma Elverişli Olup Kullanılmayan -- 40.000 40.000 18,61 Çayır-Mer’a -- 3.985 3.985 1,86 Sebzelikler 2.100 -- 2.100 0,98 Meyvelikler 51.900 280 52.180 24,28 Örtüaltı 8 -- 8 0 Gül 400 623 1.023 0,48 TOPLAM 66.200 148.700 214.900 100 
 İlçemizde bulunan tarımsal kalkınma kooperatifleri üreticiye girdi temininde ve pazarlama aşamasında herhangi bir destek sağlayamadığından, elma üreticileri elmalarını bireysel olarak pazarlama yapmak zorunda kalmışlardır. Bu da zamanla elmanın pazarlanmasında sıkıntıların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu sebeple 2005 yılında bütün elma üreticilerinin tek bir çatı birleştirmek, elma üretiminde elmanın rekoltesini yükseltmek, elmanın girdilerini daha ucuza düşürmek, tasnifleme merkezi kurmak ve elmanın pazarlamasını sağlamak amacıyla İlçemizde Meyve Üreticileri birliği kurulmuştur. İlçemiz merkezinde ve Y.Gökdere ile Balkırı Köylerinde 5 adet istasyon kurulmuş ve bu istasyonlara devit cihazı ile termahidokragrafi aleti yerleştirilmiştir. Bu aletler devamlı kontrol edilmekte ve bunlardan alınan neticelere göre ilaçlama zamanları çiftçilere ilan edilmektedir. 
 İlçemizde yapılan tüm çalışmalar erken uyarıyı kapsamaktadır. Yeni hastalık ve haşerelere karşı mücadeleyi önceden haber vermektedir. Çiftçiler için bazı zamanlarda eğitim düzenlenmiş olup, bu eğitim çalışmalarında meyve ağaçlarının bakımı beslenmesi sulaması ve mücadelesi hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca İlçemizde devlet-vatandaş işbirliğiyle kurulan ve Ülkemiz için bir örnek olan Eyüpler Köyü Damlama sulama projesi ile yaprak toprak laboratuarı sayesinde çiftçilerimiz daha bilinçli, az maliyetle daha verimli ve kaliteli bir üretim yapmaya teşvik edilmiştir. Elma ziraatinden ayrı olarak hububat ve bakliyat üretilmekte ise de bu önemli ölçüde olmayıp, çiftçi ailelerinin kendilerine yetecek kadardır. Hayvancılık ve Su Ürünleri : Hayvancılıkta ikinci gelir düzeyindedir. İlçemizde 2009 yılı verilerine göre 6.252 adet sığır, 4758 adet koyun ve 26171 adet kıl keçisi mevcuttur. Ayrıca İlçemizde 5258 adet kanatlı hayvan mevcuttur. İlçemizde 5 adet balıkçılık kooperatifi faaliyet göstermekte ise de, bunların çalışmalarının verimli ve yeterli olduğu söylenemez.1985 yılında görülen kerevit hastalığı ve gölde mevcut kerevit stoklarının azalmasına neden olmuştur. 
 İlçemizdeki su ürünleri kooperatifleri merkezi Isparta’da bulunan su ürünleri kooperatifleri birliğine bağlıdır. Eğirdir gölü kooperatiflere kendi bölgelerinde avlanmaları kaydıyla kiraya verilmektedir. Eğirdir İlçesi sınırlarında 2 avlak sahası kiraya verilmekte iken Yalvaç ve Gelendost İlçelerinde de kiraya verilen avlak sahaları vardır. Avlanan ürünler anlaşma yapılan şirketlere teslim edilmektedir. Göldeki üretim ve hastalıkla ilgili olarak Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünün araştırmaları devam etmektedir. Ayrıca Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünce Eğirdir Gölünde kerevitlerde görülen hastalıklara dirençli kerevitin çoğaltılma imkânlarının araştırılması projesi başlatılmış ve devam etmektedir. Eğirdir Merkez ve Boğazova köylerinde mevcut bulunan tarım arazisinin büyük bir bölümü D.S.İ tarafından açılıp Sulama Birliğine devredilen kanal ile sulanmaktadır.
 Eğirdir de bulunan camilerin en büyüğü olup, duvarları kâğin ve üstü toprak dam olarak ilk defa Hızır Bey tarafından yaptırılmıştır. Kesin tarihi bilinmemekle birlikte 1327-1328 yıllarında inşa edildiği sanılmaktadır. Böcüzade , Isparta Tarihi isimli kitabında ll. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmış olabileceğini ve Hızırbeyin , camiyi tamir ettirmiş olabileceğini ileri sürmektedir. Cami , 1814 yılında çıkan bir yangında tamamen yanmış, Yılanlıoğlu Şeyh Ali Ağanın önderliğiyle yeniden yaptırılmıştır. 1820 yılında tekrar ibadete açılmıştır. 1878 ve 1884 tarihlerinde tekrar onarım gören caminin damı Burhanoğlu Hacı Murat Ağa tarafından kiremitle örtülmüştür. Cumhuriyet döneminde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından bugünkü durumuna getirilmiştir. Büyüklüğü, tarihi önemi, minberinin yapısı bakımından büyük bir kültür varlığıdır. Ayrıca kemer üzerinde yapılan minaresiyle dünyada tek olduğu iddia edilmektedir.